Gençler; eğitimlerini yalnızca diploma sahibi olmak için değil, verimli bir mesleki birikim ve ülkenin üretim gücüne katkıda bulunmak amacıyla tamamlamalı
İş yaşamına adım atmak kolay değil. Çevremizde üniversite mezunu olup uzun bir müddet iş bulamayan nice tanıdığımız olmuştur. “Bir yıldır iş arıyorum.”, “Bu diplomayı boşuna mı aldım?”, “İş görüşmesi iyi geçmişti; ama dönüş yapmadılar.” Bu cümleler mutlaka birilerinin sesiyle zihninizde canlanmış olmalı; hatta bunu, kendiniz de yaşamış olabilirsiniz.
Peki, her sektör dâhilinde problem teşkil eden kalifiye çalışan eksiğiyle aynı anda iş arayan ve bulamayan binlerce mezun nasıl oluyor? Bunun cevabı; üniversite çağındaki gençlerin iş yaşamına dair bilgi eksikliklerinde, bundan dolayı statü ve kazanç olarak gerçekçilikten uzak başlangıç hedeflerinde, en önemlisi de eğitimleri esnasında iş tecrübesi edinmemelerinde ve hatta bu imkânı elde etme şansı bulamamalarında aranmalıdır. Öğrenci veya yeni mezun gençler üzerinden çeşitlendirilen tüm bu nedenler ise üniversitelerin iş dünyasıyla, iş dünyasının da üniversitelerle yeterince koordine olamamasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde işsizliğin azaltılmasına ve özellikle istihdama yönelik yapılan çalışmalar hayli artmış olsa da gençlerin birey özelinde bilinçlendirilmesi, bu konuda atılacak adımların başında gelmektedir.
Gençler, İş Yaşamına Adım Atmak için Neler Yapmalı?
Günümüzde lisans eğitimi; birçok alanda mevcut ve ulaşılabilir olduğundan tek başına avantaj sağlamamakta, bu da meslek hayatına geçiş aşamasında farklı birtakım edinimleri de gerektirmektedir. Gençlerin ön lisans veya lisans eğitimleri sırasında mesleki yeterliliklerini desteklemeleri açısından çeşitli sertifika programlarına katılımı, stajlar vasıtasıyla akademik ve pratik becerilerini eş zamanlı geliştirmeleri, yabancı dil kazanımı gibi hususlar bu konuda önem taşımaktadır. Aynı şekilde öğrenimi devam eden gençlerin, kariyer hedeflerini önceden belirlemesi ve tercih edilecek mesleğin maddi kazanımlarından gereken şartlarına kadar bilgi sahibi olmaları, iş başvurularında ve başlangıçlarında fayda sağlamaktadır. Ayrıca, bunun için birçok özel üniversitenin çalışmaları mevcut olup öğrenciler destekleniyorsa da bu bilincin belli başlı kurumlarla sınırlı kalmaması ve ülke genelinde sürdürülebilirlik kazanması gereklilikler arasındadır.
İş Yaşamı, Gençlere Adım Atmak için Neler Yapmalı?
Gençlerin bu konuda edinecekleri birikimler haricinde, tüm sektörler genelinde iş dünyası da sistematik bir şekilde kendini üniversitelere entegre edebilmelidir. Atılacak öncelikli adım olarak staj programlarının daha geniş kapsamlı uygulanması; gençlerin iş yaşamıyla tanışmasını sağlamakla birlikte kısa vadede kurumların iş sürecini hızlandıracak, uzun vadede ise kendi sektörlerine ve bünyelerine kalifiye eleman yetişmesini sağlayacaktır. Daha bilinir ve yan tanımıyla “sanayi-üniversite iş birliği” olarak karşımıza çıkan bu organizasyon, daha ileriki aşamalarında ise kurumların inovatif bir yapıya kavuşmasına ve ülke ekonomisinin kalkınmasına ortam oluşturacaktır. Peki, bu tam olarak nasıl gerçekleşecek? Kurumların üniversitelerle gerek staj programlarıyla gerek enformasyonel destek şeklinde iş birliği hâlinde olması, özellikle endüstri temelli sektörlerde ki tüm sektörlerin günümüzde bu bağlantısı yadsınamaz, çağın gelişimine ayak uydurulması açısından faydalı olacaktır. Kısacası sektörler ve şirketler özelinde üretimi destekleyen en önemli unsur olan AR-GE, üniversitelerin bu çalışmalara katılımıyla sağlanacaktır.
Mesleki Bilincin Sürdürülebilirliği: AR-GE
Özellikle mesleki eğitim alanında değerlendirildiğinde kurumlarla dönüşümlü bir şekilde gelişimi getirecek olan bu çalışmalar; her üniversitenin bir sektöre, her sektörün ise çeşitli üniversitelere bağlı olmasıyla gerçekleşecektir. Konunun bu ayağı, tematik üniversitelere öncelik verilmesini de desteklemekte olup bilhassa sağlık bölümleri, mühendislikler ya da çeşitli meslek yüksekokullarında; dolaylı olarak da tüm iş kolları dâhilinde hem eğitimin hem de sektörlerin gelişimini destekleyecektir. AR-GE’nin önemine tekrar atıfta bulunulacak olursa, üretimin yeni nesilleştirilmesi buna bağlı olup teknoloji ve bilgi üreten ülkeler konumuna ulaşabilmek için AR-GE elzemdir. Zira Türkiye’nin teknoloji ve enformasyonu, daha doğrusu “işlenmiş ürün veya kişiyi” dışarıdan temin etmesi, kalkınma açısından sürdürülebilir olmamakla birlikte dışa bağımlılığın en büyük nedenini oluşturmaktadır. Dışa bağımlılığın sona ermek suretiyle azaltılması da ülke içinde programlı bir şekilde meslek liselerinden başlayarak devamında iş yaşamı ve akademinin bütünleşik bir şekilde hareket etmesiyle mümkün olacaktır. Sonuç olarak gençler; eğitimlerini yalnızca diploma sahibi olmak için değil, verimli bir mesleki birikim ve ülkenin üretim gücüne katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştirebileceklerdir.