Binlerce yıllık tarihiyle Mezopotamya’nın kadim şehri Şanlıurfa; kültürü, mimarisi, inançlara yaptığı ev sahipliği ve her köşesi için anlatılagelen efsaneleriyle ziyaretçilerine tüm zamanların ruhunu yaşatıyor
Nasıl Gidilir?
Şanlıurfa’ya Türkiye’nin her yerinden otobüs, tren veya özel araçla ulaşım mümkündür. Dileyenler uçak yoluyla Şanlıurfa GAP Havaalanı’na direkt ya da aktarmalı olarak ulaşabilirler. Karasal iklim özellikleri taşıyan Şanlıurfa; yazları çok sıcak, kışları ise çok soğuk olduğundan turistik faaliyetler için en uygun zamanlar bahar aylarıdır. Türkiye’nin en büyük yedinci şehri olan ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Şanlıurfa; tarihi ve kültürel açıdan birçok zenginliği içinde barındırıyor. Şanlıurfa; çarşılar, konaklar, camiler, çeşmeler, hamamlar, su kemerleri, köprüler, kale ve surlarının yanı sıra modern şehir yaşamıyla da çok katmanlı bir yapıya sahip. Zengin mimarisiyle beraber kendine has kültürü, gelenekleri, misafirperver sakinleri ve mutfağıyla da ziyaretçilerini kendine hayran bırakan Şanlıurfa, bugün Türkiye’nin en çok ziyaret edilen şehirleri arasında yer alıyor.
Dünya Tarihinin İlk Sayfaları
11 bin 500 yıllık geçmişiyle insanlık tarihinde büyük öneme sahip Şanlıurfa, dünyanın eski kıtada yaşamış tüm medeniyetlerinin izlerini taşıyor. Antik dönemde, su kaynaklarına yakın olması ve ticaret yollarının kesişim noktasında bulunmasından dolayı Mezopotamya’nın en önemli yerleşim yerlerinden biri olmuş şehir; ilk yerleşik hayat örnekleri, Anadolu mitlerine ait kalıntılar ve farklı ilahî dinlere ait yapılarıyla ortak dünya tarihine ışık tutuyor. Aynı zamanda, dünyada buğday tarımının da ilk yapıldığı şehir olan Şanlıurfa; tarımdaki büyük gelişmelerin, yerleşik hayatın ve şehir yaşamının ilk güçlü örneklerinden biri olarak tarih sayfalarında yerini alıyor.
Sümer, Akad, Hitit, Babil, Hurri, Kalde, Aram, Mitani, Med, Asur ve Pers medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Şanlıurfa; milattan sonraki dönemde ise Hz. İsa’nın düşüncelerinin kabul gördüğü ilk yerleşim yeri. Bu nedenle Şanlıurfa, Hristiyanlık için kutsallığın atfedildiği bir şehir olarak hala önemini koruyor. Hristiyanlıkta olduğu gibi Müslümanlığın da kabul edildiği ilk şehirlerden olan Şanlıurfa, tüm kutsal kitaplarda adı geçen birçok peygamberin yaşamına tanıklık etmesiyle bugün, inanç turizminin dünya üzerindeki sayılı şehirlerinden olmaya devam ediyor. Urfa, Hicret’in 18. yılı olan 640’ta Arap ve İslam topraklarına; Haçlılar ve çeşitli Müslüman devletlerin hâkimiyetinin ardından ise 1516 yılında Osmanlı sınırlarına dâhil olmuş. Kurtuluş Savaşı’nda da İngiliz ve Fransızlara karşı şanlı mücadelesinden dolayı aldığı “Şanlıurfa” adıyla Güneydoğu sınırlarımız içinde bulunuyor.
Peygamberlerin Toprağı
Nuh Tufanı’ndan sonra kurulan yedi şehirden ilki olduğu söylenen Şanlıurfa, uygulamalı tarih bilimleri için birincil derecede öneme sahip olmasının yanı sıra dinler ve peygamberler tarihi için de değerli anlatıların mekânı. Üç semavi dinin buluştuğu şehir; İbrahim, Eyüp, İlyas, Şuayb, Nuh, Musa, Lut ve Yakup peygamberlerin hayatında önemli bir rol oynuyor.
Musevilik ve Hristiyanlığa göre bir aziz, Kur’an’a göre ise bir peygamber olarak adı geçen Hz. İbrahim ve mucizesinin gerçekleştiği Balıklı Göl, Şanlıurfa toprağının değerine değer katıyor. Urfa’nın en çok ziyaret edilen noktası Balıklı Göl yani Halil’ür-Rahman Gölü’nde bulunan balıklar, mekânın kutsal olduğu düşüncesiyle avlanmıyor ve bu balıkları avlayanın başına türlü felaketler geleceğine inanılıyor. Bu inancın korunmasını sağlayan hikâyeye göre milattan önce 20. yüzyılda yaşadığı düşünülen Nemrut adındaki zorba hükümdar, yönetimin elinden gittiğine dair bir rüya görür ve kâhinlere yorumlatır. Kâhinler ise bu rüyayı o yıl doğacak bir çocuğun hükümdarı öldüreceği olarak yorumlarlar. Nemrut bunun üzerine ülkedeki bütün çocukları öldürtür; fakat Hz. İbrahim’in annesi Nuna Hatun, herkesten gizlenerek oğlunu bir mağarada doğurur ve İbrahim’i orada bir ceylan emzirir. Bu ceylanın sütü ile İbrahim, 15 ay içinde 15 yaşındaki bir gencin görünümüne sahip olur. Askerler tarafından bulunan İbrahim; Nemrut’un huzuruna götürülür ve oğul sahibi olmayan Nemrut, İbrahim’i himayesi altına alır. Nemrut’un zulmüne ve putlara olan inancına karşı gelen İbrahim, eline aldığı bir balta ile putları kırar ve Nemrut da İbrahim’i ateşe atmakla cezalandırır. Büyük bir ateş yakılır ve İbrahim oradan düştüğü an ateş, Allah’ın emriyle suya; odunlar ise balığa dönüşür. Kral Nemrut’un kızı Zeliha, İbrahim’in ardından kendini ateşe atar ve orada da Halil’ür-Rahman gölünün güneyindeki Aynzeliha Gölü oluşur. Bu göller ve içindeki balıklar, günümüzde dünyanın her yerinden birçok ziyaretçinin akınına uğruyor. Aynı bölgedeki Mevlid-i Halil Camii’nin içinde bulunan Hz. İbrahim’in doğduğu mağara da her gün ziyaret edilebiliyor.
Bin Yılların Manzarası Urfa Kalesi
Şanlıurfa’ya adım atar atmaz göğe yükselen minare biçimli sütunlarıyla ziyaretçilerini selamlayan Urfa Kalesi, Halil’ür-Rahman ve Aynzeliha göllerinin güneyinde, Damlacık Tepesi’nin yamacında yer alıyor. Kuzey tarafının sarp kayalıklarla çevrili olduğu kalenin diğer cepheleri ise zamanında düşmanlara karşı savunma amacıyla kazılan hendeklerden oluşuyor. Milattan sonra 3. yüzyılda Bizanslı Seleukoslar tarafından yapılan ve Abbasiler döneminde yenilenerek kullanılan yapı, iç ve dış kale olmak üzere iki cepheden meydana geliyor. Kalede hem Bizans hem de İslam mimarisine ait izler görülebiliyor. Kalenin üzerinde yükselen minarevâri iki sütunun birinde yazan Süryanice yazılar, tarihi kaynaklara göre bu sütunların kalenin inşasından çok daha önce birer anıt olarak orada olduğunu gösteriyor. Şanlıurfa ziyareti sırasında kaleyi yakından görmek, tarihi yerinde incelemek ve benzersiz şehir Şanlıurfa’yı seyretmek için en güzel yol.
Zamanın Durduğu Yer Harran
Şehir merkezinin güneyinde yer alan Harran Ovası’nın tam ortasında bulunan Harran ilçesi, farklı birçok tarihi ve kültürel özelliğiyle şehrin ön plana çıkan yerleşim yerlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Dünyanın her yerinden birçok ziyaretçiyi ağırlayan Harran, günün her saati güneşin bürüdüğü Mezopotamya pastel renkleri ile ziyaretçilerinde hayranlık uyandırıyor. Antik dönemin iki önemli medeniyeti olan Hitit ve Mısır ülkeleri arasında köprü vazifesi görmüş Harran, İpek Yolu’nun da önemli bir durağı olmasından dolayı tarihin önemli olaylarına tanıklık ederek günümüze ulaşıyor. Dünyanın ilk üniversitelerinden birine sahip ilçe, dünyadan aya olan uzaklığı ilk doğru hesaplayan ünlü astronomi bilgini El-Battanî, atomun ve cebir ilminin mucidi sayılan Câbir bin Hayyan gibi birçok bilim adamının yetiştiği ve ders verdiği bölge olmasıyla bilim tarihinde önemli bir yer tutuyor. Aynı zamanda Türkiye’nin İslam mimarisinde yapılmış en eski camisi olan Ulu Cami de Harran’da bulunuyor. Emeviler tarafından 744-750 yılları arasında yapılan caminin kalıntıları, tarihi akademi harabeleri ile yan yana yer alıyor.
Höyükleri, kalesi, surları ve çeşitli mimari kalıntıları ile Harran’ın en dikkat çeken özelliği ise sıra dışı kümbet evleri. Bindirme tekniği ile yapılmış, külah biçiminde çatıları olan Harran Evleri; bölgedeki harabelerde bol miktarda bulunan taş malzeme ile inşa edilmiş. İç kısmında duvarların en çok beş metreyi bulduğu bu evlerin çatısı, 30 – 40 tuğla dizisinden meydana geliyor. Evlerin üstünde baca görevi gören bir açıklık bulunuyor. Bölgenin çöl iklimine sahip oluşuna karşılık bu evler kış mevsiminde sıcak, yazın ise serin olma özelliği taşıyor. Son 200 yıl içinde inşa edilen evlerin yapımı 1979 yılından itibaren durdurulmuş olup günümüzde arkeolojik ve kentsel sit alanı olarak korunuyor. 1999 yılında restore edilen kümbet evlerden biri, içinde geleneksel yaşamın görülebileceği bir düzenleme ile Harran Kültür Evi olarak ziyaretçilerini bekliyor.
Geleneğin Kalesi Çarşılar ve Hanlar
Şanlıurfa’nın tüm geçmişine kıyasla yeni sayılabilecek, ama sadakatle yaşatılan geleneğine bakıldığında oldukça eski mekânlar olan Şanlıurfa çarşıları, Osmanlı döneminde yapılmış. Bu çarşılar günümüzde hala şehrin önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini koruyor. Şehir merkezinde, Gümrük Hanı ve çevresinde kurulan çarşılardan biri olan Bedesten; mahalli giysiler, yaşmak ve ehram gibi yöresel giysiler almak isteyenlerin uğrak noktası oluyor. Sipahi Pazarı’nda halı, kilim, keçe, kürk heybe gibi yöresel ev-oda eşyaları; Hüseyniye Çarşısı’nda bakır dükkânları; Kınacı ve Pamukçu Pazarlarında ise yöresel takılar bulunuyor. Şanlıurfa’nın esnaflık ve yöresel geleneklerinin yürütüldüğü otantik çarşıları; aynı zamanda Urfa’ya özgü baharatlar, peynir, fıstık, pekmez gibi şifalı ve lezzetli birçok ürünü bir arada bulma imkânı veriyor. Gümrük Hanı, Hacı Kamil Hanı, Barutçu Hanı, Mençek Hanı, Şaban Hanı, Kumluhayat Hanı, Fesadı Hanı, Samsat Kapısı Hanı, Millet Hanı ve Topçu Hanı gibi Osmanlı dönemine ait tarihî hanlar da ziyaretçilerine Şanlıurfa’nın geleneksel ve misafirperver yönünü en iyi şekilde gösteriyor.
Halil İbrahim Sofrası’na…
Halil İbrahim Sofrası deyiminin tam anlamıyla karşılığı olan Şanlıurfa, kendine özgü lezzetleriyle yiyenlerin damak hafızasına kazınıyor. Güneydoğu Anadolu mutfağının karakteristik özellikleriyle öne çıkan şehri Şanlıurfa; kebabı, çiğ köftesi, lahmacunu, boranısı, meyan şerbeti, koruk şurubu, çorbaları ve ekmekleri ile zengin bir mutfağa sahip. Et ve baharat ağırlıklı çeşitleriyle Şanlıurfa lezzetleri, Türkiye’nin en popüler yöresel mutfakları arasında yer alıyor. Tüm Türkiye’de en çok tercih edilen kebap olan acısız Urfa Kebabı’nın yanı sıra çiğ köftenin de bu Halil İbrahim Sofrası’nda vazgeçilmez bir yeri var. Hz. İbrahim’in ateşe atılması sebebiyle hiçbir yerde yakacak odun kalmaması üzerine Urfalı bir hanımın yoğurduğu köfte efsanesine dayandırılan çiğ köfte, bu yönüyle Şanlıurfa’nın köklü bir lezzeti. Şanlıurfa, ziyaretçilerini birbirinden lezzetli yemeklerini tatmaya ve ardından mırra içmeye davet ediyor.